Arayın
Twitter Facebook Instagram Linkedin Youtube Whatsapp
#61

#61 TODAM | Toplumun Görünümü 2022

VERİ

4 Kavram

5 Kurum

23 Bulgu

Yeni raporlar için abone olun.Rapor Bülteni, her hafta yeni bülten yayınlar.

Merhaba,

Rapor Bülteni‘nin 61. sayısında TODAM tarafından hazırlanan Toplum Görünümü 2022 adlı raporu inceledik.

2022 yılında Covid-19 salgını sonrasında hazırlanan rapor, kilit göstergeler üzerinden salgın deneyimini ve salgın sonrasına geçişte açığa çıkan dinamikleri inceleyerek siyaset ve toplum arasında yaşanan karşılıklı etkile(n)me sürecinin boyutlarını göstermeyi amaçlıyor.

Hazırsanız başlayalım.

spot Salgın sonrası Türkiye toplumu.

I. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

woman in pink knit cap and red and black floral shirt
Photo by Lisanto 李奕良 on Unsplash

Önce kavramlar…

Hanehalkı, işletme artığı görünmez emek, kayıt dışı ekonomi, GSYİH

  • Hanehalkı: Bir çatı altında yaşayan ve ortak mali kararlar alan, ya da başkalarının aldığı kararlara tabi olan bütün kişiler.
  • İşletme artığı: Bir işletmenin kısa vadeli finansal sağlamlığını ölçen bir finansal gösterge. İşletmenin kısa vadeli varlıklarının (nakit, stoklar, alacaklar vb.) kısa vadeli borçlarından (tedarikçi borçları, kısa vadeli krediler vb.) çıkarılmasıyla hesaplanıyor.
  • Görünmez emek: Aile (hane) içinde kadınlar tarafından yapılan ve karşılığı ödenmeyen işlerin bütününü. Bu emeğin görünmeyen emek olmasının en önemli nedeni, ücretlendirilmemiş olması.
  • Kayıt dışı ekonomi: Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması.
  • Gayri safi yurt içi hasıla (GSYH): Bir ülkenin sınırları içerisinde hem o ülkenin yurttaşları hem de yabancılar tarafından elde edilen gelir.

II. ARAŞTIRMACI KURUM

TODAM Kurumsal Kimlik

Toplumsal Düşünce ve Araştırmalar Merkezi (TODAM)

İLKE Vakfı bünyesinde çalışmalarını sürdüren TODAM, gerçekleştirdiği araştırmalarla, Türkiye ve dünyadaki fikri birikim ve yönelimleri takip ediyor ve eleştirel bir gözle değerlendiriyor. Merkez toplumsal değişim alanında araştırmalar yapıp veri setleri ve analiz modelleri oluşturuyor.

TODAM bünyesinde hazırlanan çeşitli yayınlara buradan ulaşabilirsin

III. METODOLOJİ

Veri derlemesi, literatür taraması, uzman görüşü.

Raporun ilk kısmında on altı farklı kategoride (Nüfus, Hanehalkı, Aile, Sosyal Gruplar, Eğitim, Ekonomi, İşgücü ve İstihdam, Çalışma Hayatı ve Meslekler, Refah ve Eşitsizlik, Sağlık, Hukuk, Şehir, Kır, Göç) Türkiye’nin salgın deneyimi ve salgın sonrasına geçişteki dinamikler inceleniyor. İkinci bölümde ise ilgili temaları farklı açılarla değerlendiren uzman görüşlerine yer veriliyor.

Ayrıca, raporda aktarılan veriler “Sosyal Veri Platformu” aracılığı ile kullanıcıların istifadesine sunuluyor.

IV. BULGULAR

Toplumun Görünümü 2022

Rapor bize ne söylüyor?

Rapor salgın sonrasına geçişte nasıl bir toplumsal manzarayla karşı karşıya olduğumuzu ve salgın tecrübesinden geriye ne kalması gerektiğini tartışmaya açıyor.

Türkiye’nin nüfus artış hızı düşüyor.

  • Çocuk sahibi olma eğilimi azalıyor, beklenen yaşam süresi uzuyor.
  • Türkiye toplumu artık gençleşen değil, az da olsa yaşlanan bir demografiye sahip. Ortanca yaş 2022’de 33’ün üstünde.
  • İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının %90’ın üstünde olduğu göz önüne alındığında büyük şehirlerde yoğunlaşan orta ve ileri yaş insanların sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçları çeşitleniyor.

Aile yapısı yavaş bir şekilde de olsa değişiyor.

  • Beş ve üstü kişiden oluşan hanehalkı oranı giderek azalırken tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan ailelerin oranı artıyor.
  • Çekirdek aile yapısının giderek yaygınlaşması geleneksel ilişki, değer ve alışkanlık kalıplarını değiştirmeye aday bir dinamik olarak görülüyor.
  • Rapora göre aile; toplumda çok güçlü ve yerleşik bir norm olmakla birlikte, bilhassa şehirleşme ve istihdama katılımın artmasıyla aileden beklenen ekonomik, ahlaki ve kültürel rollere dair belirsizlik ve arayışların yoğunlaştığı bir dönem bizleri bekliyor.

Çocuğun aile içindeki yeri ve çocuğa bakış değişiyor.

  • Türkiye’de çocuk sayısı 2010’dan beri 22 milyon 700 bin civarında.
  • 2021’de çocuk nüfus oranı cumhuriyet tarihinin en düşük oranına düşmüş durumda.
  • Çocuk artık neslin devamını garanti edecek ve tarımda çalışacak işgücü değil, ailenin ekonomik ve kültürel sermayesini ilerletmesi beklenen ve toplumsal statü arayışının somutlaştığı bir aktör.

Kadınların eğitim ve istihdama katılımı artıyor.

  • Yükseköğretimin son yirmi yılda geç ama hızlı genişlemesi, genç kuşak kadınların eğitime erişimini çok daha mümkün kılıyor.
  • Hem ilk evlenme yaşı hem ilk çocuk sahibi olma yaşı yükseliyor
  • Aile ile çalışma hayatının iki merkezî toplumsal kurum olması nedeniyle, kadınların maruz kaldığı rol çatışması ve görünmez emek olguları iki toplumsal kurumu da adalet ve refah ekseninde düzenlemeyi gerektiriyor.
  • Kadınların eğitime ve çalışma hayatına aktif katılımı, erkeklerle eşit ücret alması, kariyer ve terfi süreçlerinde adil bir rekabet içinde olması bahislerinde sorunlar devam ediyor.

Geniş toplum tabakalarının eğitime erişimi hızlı şekilde artıyor.

  • Eğitimin her kademesinde katılım son on senede arttı.
  • Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun toplumsal anlamındaki değişimi de işaret edecek şekilde genişliyor.
  • Hem ortaöğretim hem yükseköğretim düzeyinde net okullaşma oranları son on senede artmaya devam ediyor.
  • Yükseköğretimde brüt okullaşma oranı bakımından 2000’lere kadar dünya ortalamasından farklılaşmayan Türkiye, 2010’larda hem OECD hem AB ortalamalarının üstüne çıkıyor.
  • Eğitime erişim arttıkça son yıllarda eğitmen kalitesi, araç ve altyapı yeterliliği, öğrenme çıktılarının asgari niteliği ve beceri gelişimi öne çıkan temel konular haline geliyor.

Alım gücü eriyor.

  • Mevcut enflasyon ortamında hanelerin gıda ve giyim gibi temel ihtiyaçlarına yönelik alım gücü eriyor.
  • Alım gücünde yaşanan kayıp taşıt ve konut gibi orta/uzun vadeli hedefleri gerçekçi olmaktan çıkarıyor. Bu durum toplumun ruh halinde yaşanan endişe karamsarlığı artırıyor.
  • Dolaylı vergilerin yüksekliği kayıt dışı ekonomiyi çözümsüz hale getirirken, dar gelirli geniş tabakalar için tüketim eşitsizliğine yol açıyor.
  • İhracat ve ithalattaki artışın toplumsal refaha dönüşerek alt tabakalara yayılması gerekiyor.
  • Enflasyon oranı TÜİK verilerine göre Kasım 2022’de %85. Ücretler ise aynı oranda artmıyor.

Ücretlileşme artıyor.

  • Türkiye’de çalışma hayatı kırk sene önceki gibi şehirlerde kendi hesabına çalışan esnaf ve zanaatkarların, toplamda da tarımsal faaliyetin baskın olduğu bir yapıda olmaktan çıkıyor.
  • Şehirleşmeyle iç içe geçen bir şekilde hizmet sektörünün istihdamdaki payı %55 oranında.
  • Çalışan 10 kişiden 7’si ücretli biçimde çalışıyor.
  • Hizmet sektöründe alt düzey işlerin kalabalıklaşması, diğer yandan sendikalaşmanın zayıflaması nedeniyle ücretli emeğin daha kırılgan ve edilgen bir noktaya kayması sonucunu doğuruyor.

Kişi başı GSYH dünya ortalamasının altında seyrediyor.

  • Türkiye’de kişi başına düşen GSYH, 2017’den bu yana dünya ortalamasının altında. 2021’de dünya ortalaması 12 bin dolarken Türkiye’de 9,5 bin dolar.
  • GSYH azalmasında cari açığın ve eskiye göre düşük büyüme hızının etkisi var.
  • Hem kamunun hem özel sektörün dış borç stoku artıyor.
  • Kamunun dış borcunun GSYH’ye oranı %20’nin üstüne çıkmış durumda.
  • Bankaların net faiz geliri ise 2022 Eylül itibariyle bir önceki yıla göre %216 artarak 497 milyar lira olarak hesaplanıyor.
  • Raporu hazırlayan uzmanlara göre; refahın geniş toplum kesimlerine eşitlikçi yayılması bakımından olumsuz bir gidişat olduğunu görmek gerekiyor.

Emeğin GSYH içindeki payı azalıyor.

  • TÜİK verilerine göre işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı salgın sürecinde 2020’de önce %29’a 2021’de %27’ye iniyor. 2022’nin ilk iki çeyreğinde ise %23’e kadar düşüş gösteriyor.
  • İşgücü ödemelerinde yaşanan düşüşe karşılık net işletme artığı yükseliyor.
  • Zaman içinde ücretlileşme gelir kaybı anlamına geliyorken, işverenlerin esas iş geliri ise artıyor.
  • Yoksul nüfus son üç senedir 17 milyonun üzerinde.
  • Yoksulluk sınırı olan 24.185 TL bir profesörün maaşından fazla.
  • Uzmanlara göre; hanelerin temel ihtiyaçlar için harcamaları ve borçlanmaları, gelirlerinden daha hızlı arttıkça eşitsizlik somut şekilde hissedilir hale geliyor.

Hizmet sektöründe hem düşük vasıflı denen işler hem profesyonel meslekler kalabalıklaşıyor.

  • Hizmet sektörünün alt düzey vasıfsız işlerini kapsayan kasiyer, tezgahtar, garson gibi hizmet ve satış elemanları 2010’da istihdamın %12’sini oluştururken 2021’de artık %18’ini oluşturuyor
  • Bütün sektörlerdeki “niteliksiz çalışanlar”la birlikte toplam oranı %33.
  • Rapora göre; çalışma hayatına yeni gelen genç ve dinamik nüfusun giderek alt düzey işlerde kalabalıklaşıyor.
  • Doktorluk, avukatlık, mühendislik gibi lisans diplomasıyla yapılan profesyonel mesleklerin istihdamdaki oranı 2010’da %7 iken sürekli artarak 2021’de %12’ye çıkıyor.
  • Uzmanlara göre; eğitim sermayesinin toplum genelinde yükselmesiyle birlikte bir yandan daha rekabetçi bir dünya oluşuyor, diğer yandan genç kuşaklar aldıkları eğitimle uyumsuz ve düşük ücretli işlere daha çok mecbur kalıyor.

Sağlık hizmetlerine artan taleple iş kapasitesi arasında asimetri büyüyor.

  • 2003’ten beri uygulanan reformlar temel sağlık hizmetlerine erişimi hemen herkes için mümkün kılsa da gelinen noktada sistemin yapısal aksaklıkları tıkanma noktasında.
  • Yılda kişi başı hekime müracaat sayısıyla nüfusa oranla hekim sayısı arasında önemli bir asimetri var.
  • Uzmanlara göre; Türkiye’nin başta hekimler olmak üzere daha fazla sağlık çalışanına ihtiyacı var ancak bu ihtiyaç sayısal büyüklükten daha önemlisi sağlık hizmetlerinin organizasyonunda iş bölümü, planlama, hastane yapısı, malzeme ve ilaç tedariki, bilgi ve güven yönetişimi konularında derinleşiyor.

Yargının iş yükü ve hukuk sisteminden beklentiler artıyor.

  • Rapora göre; Türkiye, hukuk sisteminin daha önce hiç olmadığı kadar genişlediği ve toplumsal taleplerin sahne aldığı bir ülke.
  • 2021 yılında ilk derece mahkemelere gelen dosya sayısı 8 milyonu geçiyor. Ancak yargı profesyonellerinin iş kapasitesi bu talebin çok altında.
  • Yargıda soruşturma ve karara çıkma süreleri son yıllarda giderek arttığı tespit ediliyor.
  • Artan sürelere ilişkin arabuluculuk, uzlaştırmacılık, e-duruşma gibi uygulamalar olumlu etki yapsa da toplamda istenen seviyede değil.
  • Sosyal ilişkilerin rasyonelleştiği ve ekonomik işlemlerin arttığı güncel bağlamda toplumsal ihtilafların artık daha çok yargıya taşınması yargının verimliliği meselesini önümüze getiriyor.
  • Bütün bunlar elbette yargıya güven meselesiyle iç içe geçiyor.

Bilhassa büyük şehir merkezlerinde konut piyasası zorlayıcı bir yapıya eviriliyor.

  • Barınma anayasal bir hak olarak tanımlanmış olmasına rağmen inşaat sektöründeki dalgalanma ve alım gücünün erimesinin etkisiyle ailelerin kendi konutlarına sahip olma ihtimali zorlaşıyor.
  • Ülke genelinde on sene önce %20’ye inmiş olan kiracı oranı 2021 itibariyle %27’ye çıktı.
  • Özellikle büyük şehirlerde dar gelir gruplarının yükselen kira ve satış fiyatları karşısında yaşam fırsatları ve beklentileri büyük darbe alıyor.
  • Uzmanlara göre; konut meselesi, üst sınıfların aksine alt ve orta sınıflar için kentsel kaynaklara erişim, eğitim fırsatlarına yakınlık, çalışma hayatına daha avantajlı katılım gibi hayati boyutları da içeriyor.

Kırda yaşlanma dinamiği yükseliyor.

  • Kırsal nüfus içinde yaşlı oranı %20’ye yaklaşıyor.
  • Kırsal nüfus içinde gençlerin ağırlığı, eğitim ve istihdam fırsatlarının darlığı nedeniyle giderek azalacak görünüyor.
  • Kırda yaşlı nüfusun artması sağlık, bakım, yardımlaşma ve sosyalleşme kaynaklarına yönelik talebin artması anlamına geliyor.
  • Yerinde ve aktif yaşlanma ihtiyacını kır bağlamında düzenlemek gerekiyor.

İller arası göç yoğun şekilde sürüyor.

  • İç göçün arkasındaki iki temel motivasyon: eğitim ve çalışma. Bölgesel olarak ekonomik ve sosyal kaynakların fazlasıyla asimetrik dağılımı iç göçü metropollere yöneltiyor.
  • Son yıllarda İstanbul’da net göç hızı eksilerde. Bir diğer ifadeyle İstanbul’a yerleşenden çok İstanbul’dan göç edenin olduğu görülüyor.

Suriyeli göçmenlerin entegrasyonu meselesi devam ediyor.

  • 2021 itibariyle Türkiye’de geçici koruma kapsamında 3 milyon 650 bin Suriyeli mevcut. Başka ülkelerden gelenler ve kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayının daha yüksek olduğunu tahmin ediliyor.
  • Uzmanlara göre; Suriyeli nüfus, görünürlüğü arttıkça siyasi gerilimin malzemesi haline geliyor. Bu durum, yükselen milliyetçilikle birlikte kısa vadede hassaslaşan bir konu olarak güncelliğini koruyor.
  • Çocuk, genç ve kadın nüfusun Suriyeliler arasındaki yoğunluğu eğitim, sosyalleşme ve istihdama katılım noktasında uzun vadeli planlama gerektiriyor.

Kültürel ürün ve hizmetlere erişim çelişkili bir yapı arz ediyor.

  • Türkiye’de bir yandan halk kütüphanesi sayısı ve kullanıcı sayısı artıyor; diğer yandan kitap fiyatları yükseliyor.
  • Kitaba erişimin kamusal kaynakları genişlerken bireysel alım gücünün erimesi ve yayıncılık sektörünün içinde bulunduğu kriz, çelişkiye kaynaklık ediyor.
  • Salgın dönemi içinde tiyatro, sinema gibi sanatsal faaliyetlerde yaşanan daralma geride kalıyor. Çevrimiçi yayımlanan dizi ve filmlerin sayısı 2022’den itibaren tekrar yükseliyor.
  • Genç ve öğrenci nüfusunun yoğun olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin kültürel kaynak ve ürünlere erişimi mümkün olduğu kadar genişletme yönünde bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.

Dijital altyapı genişledikçe sosyal medya kullanımı ve iletişim yoğunluğu artıyor.

  • 2021 itibariyle mobil abonelik sayısı 86 milyonun üzerinde seyrediyor.
  • Fiber internet ve akıllı telefon her geçen gün her yaştan kişinin kullanımına daha fazla giriyor.
  • Bilgi ve iletişim teknolojisi firmalarının net geliri çok hızlı artıyor.
  • Uzmanlara göre; sunulan hizmetin kalitesi, müşteri haklarının korunması ve fiyatlandırma bahislerinde sıkı bir denetim gerekiyor.
  • Türkiye’de ortalama internet hızı dünya ortalamasının altında kalıyor.
  • Giyim ve gıda gibi tüketim kalemleri salgın sürecinde büyük oranda çevrimiçi platformlara kaymış gözüküyor.

V. BİR YAYIN

imece dialogues: Değişimde Toplum “Pandeminin Türkiye’deki Trendlerle Çarpışma Durumu Var”

imece dialogues’un “Değişimde Toplum” konulu etkinliğinde koronavirüs salgınını toplum psikolojisi, ekonomi, iklim krizi başlıklarında ele alınıyor. Konuklar; FutureBright Kurucusu Akan Abdula, Koronavirüs Online Destek Ruhsal Destek Programı’ndan Psk. Dr. Çiğdem Yumbul, UNDP Türkiye İklim Dayanıklılığı ve Afet Risk Yönetim Uzmanı Erdem Ergin, Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyen Prof. Dr. Fikret Adaman ve Moneye Kurucu Lideri Özlem Denizmen.

Yayını izlemek için tıklayınız.

VI. BİR ÖYKÜ: “KAMUOYU ARAŞTIRMASI*”

Şeyma Samur yazdı.

Sonunda bizde de ulusal bir kamuoyu araştırma merkezi kuruldu ve çalışmalarına başladı.

Kamuoyunun desteğini bekliyoruz.

Örnek olarak da ülkemizin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkındaki düşüncelerini ortaya çıkaran ilk araştırmamızı yayınlıyoruz. Bu sorular sonucun güvenilirliği açısından, ayrı sosyal sınıftan, meslekten, mezhepten 2975 insana yönlendirilmiştir.

BUGÜNKÜ DÜZEN HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR?

a) İyi.

b) Kötü.

c) İnsanın Almanya’ya gidesi geliyor.

d) Karadenizliyim.

20. YÜZYIL İNSANININ YALNIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

a) Yapayalnız.

b) Oldukça yalnız.

c) Sadece akbili bittiği zamanlarda.

d) Arada bir kapıcıyla konuşur.

KÜLTÜREL TERCİHLERİNİZ

a) Sinemaya, maça, kafeye giderim.

b) Zaman zaman pencereden dışarı bakarım.

c) Asteroid City’i geçen hafta izledim.

d) Evde kedi besliyorum.

FELSEFİ GÖRÜŞÜNÜZ

a) Anti-marksist.

b) Yalnızca Byung-Chul Han okurum.

c) Akşamları Kadıköy’e gidiyorum.

d) Yolumuz uzun, gençliğimiz var, enerjimiz de var.

DEĞERLENDİRME

1. Geçtiğimiz yirmi yıl her şey kusursuzdu.

2. Şimdi de her şey iyi ancak Marmaray yeterince sık geçmiyor.

3. Marmaray seferleri sıklaştırılırsa gelecek çok daha güzel olacak.

*İstvan Örkeny’e naziredir.

VII. YAKINDA

MAZLUMDER tarafından hazırlanan “Sahipsiz Başıboş Köpekler Raporu” adlı raporu not aldık. İncelememiz yakında sizlerle.

İçeriklerimizi ve etkinliklerimizi kaçırmamak için buraya tıklayarak WhatsApp Topluluğumuza katılabilirsiniz.

Tek sorudan oluşan bir anketimiz olacak. Cevabınız bizim için çok kıymetli.

Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle.

Hoşça bakın zâtınıza.

Rapor Bülteni Ekibi